Bazı kentler…
“Es ist ein Licht, das der Wind ausgelöscht hat.”[[1]]
Georg Trakl
Kükürt rengi koridorlarında güneşin
Bez bebekler emekliyor, ellerinde ölü çocuklar
Kimse yok, gözlerinden öperek yanaklarını okşayacak
“Bir şey değil” diyecek, “yalnızca korkulu bir rüya”
“Bak, annenin gözleri gibi deniz ve dingin. Hadi uyu
Yarın dondurma alır, Korniş’te dolaşmaya gideriz.”
Yaseminler… Ama yanık et ve fosfor kokusu
Gardenyalar, bombalanmış trafo ve mika
Zeytin ağaçları, simsiyah, paramparça - Şarapnel
Apartmanlar moloz, köprüler çökmüş - Roket
Etoile Restaurant, Chirac’la Hariri’nin yemek yediği
Şimdi boş, ama hala ayakta.
Karanık aynalarında, karanlık gölgeler- Ezrail.
Bazı kentler vardır talihsiz.
Ne kadar yeniden doğsalar…
Tsunami, Haçlılar, Osmanoğulları
Sabra, Şatila, Şaron!
Abdülhamit çeşmesinin taşlarında oturdum ağlıyorum.
Telefonum çalıyor inatla. Açamam, ellerim benim değil.
İnsanlar geçiyor önümden, ayak bileklerinden toprağa çekiyor tarih
Başlarının üzerinde F-16, Katyuşa - Martılar çoktan kenti terk etti
Kırık camların üzerinde yürüyorlar - hareketsiz
Kafası kopmuş bir sürücü, çıkıp peşlerine takılıyor,
ayaklarını sürüyerek hiç konuşmadan.
Gözleri, - kaportaya yapışmış iki beyaz salyongoz -
Arkasından bakıyor, hiç konuşmadan…
Bazı kentler vardır talihsiz.
İnsanları ne kadar dost ve güzel
Çiçekleri ne kadar kösnül ve renkli
Şarabı ne kadar tatlı olursa olsun
Denizi ne kadar mavi ve sonsuz
Bazı kentler vardır talihsiz.