Haziran İsyanı’nın yıldönümü
yaklaşıyor. Sizce geçtiğimiz bir yıl içinde yaşananlar üzerinde, özellikle 17
Aralık ve 30 Mart seçimleri süreci ile İsyan’ın etkileri arasında nasıl bir
bağlantı vardı?
Haziran İsyanı, bunun çekirdeğini oluşturan “Gezi Olay”ı,
AKP’nin temsil ettiği iktidar bloğunun ve daha geniş bir siyasi kültürel ifade ile siyasal
İslam’ın kurmakta olduğu “simgesel evrende” büyük bir çatlak açtı. Bu çatlak iki
grup olasılığı ortaya çıkardı. Birincisi, “Gezi Olayı”nın hakikatiyle ilgili.
Bu hakikati kavrayabilen bir “sol” hareket yükselerek, toplumda karşıt bir
hegemonya kurma şansına sahip olabilir. İkinci olasılık, AKP’nin gittikçe artan
oranda fiziki ve simgesel şiddete baş vurarak bu “çatlağı” kapamasına, tüm
muhalefeti ve solu ezerek arzuladığı simgesel evreni istikrara kavuşturmasına
ilişkindir. Bu iki olasılığın ikisi de bence halen geçerlidir ve tarih
sayfasını henüz çevirmemiştir.
“Gezi Olayı” nın yarattığı sarsıntı ve hükümet tarafında
oluşan korku 17 Aralık sürecinin çok daha sarsıcı olmasına, ancak hükümetin de
tepkisinin giderek artmasına neden oldu diye düşünüyorum. 30 Mart seçimlerine
gelince, “Gezi Olayı”nın bu seçimlerde kamplaşmayı hızlandıran ve konsolide
eden etkenlerden biri olduğunu düşünüyorum
30 Mart ve 1 Mayıs’ta açığa çıkan
manzaraya bakarak, hükümetin İsyan’ın rövanşını aldığı sonucuna varılabilir mi?
Sizce toplumsal muhalefet açısından 31 Mayıs 2013’te başlayan süreç kapanmış
mıdır? “Olay biter izi kalır” demiştiniz. Nasıl bir iz kaldı?
31 Mayıs 2013 “Gezi Olayı” ile başlayan süreç kapanmadı.
Aslinde “Gezi Olayı” ülkenin zamanını kırıp bir boşluk yarattıktan sonra
bittiğinde, karşımızda yeni bir zaman oluştu bu yeni zamanın artık kapanması,
yeniden kırılana kadar, söz konu olamaz. Bu anlamda “Gezi”nin zamanı şimdilik sonsuzdur diyebiliriz.
“Olay biter izi kalır”, derken ortaya çıkan yeni zamanı,
buna ait insanları ve ahlakı kast ediyordum. Gezi”den sonra bir türlü
yatışmayan sokak hareketleri, muhalefet ruhu ve cesaret bu yeni insanın
özellikleri. Siyasal İslam’ın her taşın altında gezi arama, komplo bulma
paranoyası “Gezi Olayı”nın onların simgesel evreninde açtığı delikle ilgili: Modern
zamanlar karşısında anakronik konumlarının bilincine İlk kez vardılar. Bu
onlara varoluşsal bir tehlike ile karşı karşıya olduklarını gösterdi. Tepkileri
giderek sertleşecek. Gezi AKP hükümetinin seçimle gelip giden cinsten bir düzen
partisi hükümeti olmadığını da ortaya koydu.
İsyanı, “Rejimi yıkamadı ama rejim
bir daha istikrar kazanamadı” diyerek 1830 Temmuz Devrimi’ne benzetmiştiniz.
Son bir yıl sizce bunu doğrulayan gelişmelere tanık olduk mu?
Bence olduk. Yukarda değinmiştim artık Gezi’nin yarattığı
zamanın/tarihin içindeyiz. Rejimin bu zamanın içinde “Gezi olayının”
izlerini, insanını imha etmeden istikrar
kazanması olasılıkların içinde değil. Bu zamanın hızını muhalefetin direncinin
ve yaratıcılığının belirleyeceği, zaman uzadıkça toplumsal sancılarının
artacağı de bir gerçek.
Sizce sosyalist hareket ve
emek-meslek örgütleri açığa çıkan dinamiklerle ilişki kurmada ne ölçüde
başarılı oldu? (Olumlu-olumsuz gözlemleriniz) Neler yapılabilirdi, bundan sonra
neler yapılmalı?
No comments:
Post a Comment