Thursday, October 21, 2010

İktidarsızlık da çürütüyor

“İktidar çürütür” derler. Ama iktidarsızlık da çürütüyor. Doğan Tarkan’ın, Zaman gazetesinde yayımlanan söyleşisi bu durumun çok güzel bir örneğini oluşturuyor. Tarkan, söyleşiyi yapan kişinin istediği yönde ona uygun şeyler söyleyebilmek çok büyük bir çaba gösteriyor. Partisinin amblemini değiştirmeyi kabul ediyor, AKP’ye karşı olanları modernizmi savunmakla suçlayarak, post-modernizme (liberallere) ve modernizmin dinci eleştirmenlerine göz kırpıyor.

Tüm bunlara gereken cevaplar fazlasıyla verildi. Ben Tarkan’ın söyledikleri içinde, bana “mise en abyme kavramını anımsatan bir paragrafa dikkat çekmekle yetineceğim.

“Mise en abyme” sanat eleştirisi alanın ait bir kavram. Birçok yazar, ya da ressam yapıtlarının içine, yapıtın, burada yansıyarak, özünü açığa vuran bir tür “ayna” yerleştirirler. Hamlet piyesi içinde, gezici sanatçıların, Hamlet’in arzusu üzerine sahneledikleri Tiyatro oyunu, Velasquez’in Las Meninas, tablosunda, ressamın arkasındaki duvarda görünen aynada yansıyan görüntüler, bu kavramın en ünlü örneklerini oluşturuyor. Bazen de, bu “mise en abyme”, sanatçının isteği dışında yapıtın içinde oluşabiliyor; eleştirmen yapıtın içinde, onun anlamını görünür kılabilen bir bölüm, ifade bulabiliyor. Bu bölümün, ifadenin ışığında okunduğunda yapıt esas anlamını açığa vuruyor.

Doğan Tarkan’ın konuşmasında tam da böyle bir bölüm var. Konuşmayı bu bölümü çözümledikten sonra, bu çözümlemenin ışığında yeniden okumak çok yararlı oluyor.

“Bize anlattıkları şu: Solun yükselişini önlemek için AKP bu operasyonu yapıyor! Bu o kadar kendini beğenmiş ve dünyadan bihaber bir iddia ki. Toplam yüz kişisin. Yüz kişi, iktidar bizi yok etmek için bu operasyonu yapıyor diyor. İktidar üf dese yok olacağız zaten.” (vurgular bana ait)

Burada “mise en abyme” işlevini vurguladığım bölüm yerine getiriyor. Bu bölüm solun iktidar karşısındaki çaresizliğini, AKP’nin gücünün mutlaklığını, isterse solu yok edebileceğini söylüyor. Sol yüz kişi değil. Bir Mayıs günü Taksim Meydanına toplananlar ve ülkenin diğer kentlerinde meydanlara inenlere bakınca, solun hacmi “yüz binlerce” kavramıyla ifade edilebilecek bir büyüklüğü dahi aşıyor. İkincisi bu örgütsüz bir büyüklük, bir sürü değil; bir kavalcının peşinden gitmesi asla söz konusu değil. Aksine solun bir kısmı “Hayır” dedi, bir kısmı “boykot” dedi. Bu taraflar kendi aralarında kıyasıya tartıştılar. Üçüncüsü, Referandum’da AKP hükümetinin solu ikna etmeye özellikle önem vermiş olması, Zaman gazetesinin Tarkan’la sol üzerine konuşma yapması, solun siyasi ağırlığının da ihmal edilemez bir seviyeye geldiğini düşündürüyor.

Öyleyse Tarkan’ın bu paragrafı ne anlama eliyor. Bu paragrafta, Tarkan’ın, Bir Mayıs’a en fazla “onlarla” ifade edilebilecek büyülükte, minüskül bir grupla katılmış olmasının, kendi grubundan “genç sivillere tren kaldırıyor” olmasının, altında ezilmişliğini, sol tarafından dışlanırken siyasi iktidarın gücü karşısında, eğer püf derse yok olabileceğine ilişkin korkusunu açığa vuruyor.

Bu aynadan bakınca da tüm söyleşi “bir sevilme arzusunu”, yaranarak korunma refleksini sergileyen çırpınışlara dönüşmeye başlıyor

No comments: