Wednesday, March 11, 2009

Gitmeye durmak


…“wandering ‘defines’ a woman, and that,
if you have a mortal who is immobile in the dark, it must be a man
— this sexuation is by no means empirical or biological.”
[1]

Beyaz duvarlar, bir masa,
iki iskemle, çıplak ampul
pencere var mıydı bilmiyorsun
ya da başka şeyler…
Gitmelerin mekanı işte…

Ne demekse…
Gidince oluşacak boşluğu - Ne cüret!-
doldurmadan olmaz…
Boşluğu sözcüklerle…
ki artık onları paylaşmıyorsunuz - Gitmek
boşluğu doldurmadan …
suskunluklarınızın konuşmasını bekleyerek
– yıllardır olandan farklıydı, ama ne?-

“Ben” diyorsun, “aslında” – ağzını açmadan
“Niye” diyor - durdukça uzayan bir sessizlik –
“Niye şimdi”
konuşmak en iyisi
(Ya gerçekten sorarsa?)
hiç bir şey söylemeden - en iyisi- aslında
kaçınılmaz gibi. Bir süre için
tekrar cesaretini toplayıp susana kadar.

Sen aranızdaki ‘boşluğu’ arzulamıştın, “iki”liğinizi tanımlayan
O ise o ‘boşluktan’ başka her şeyi, “iki”liğinizle tanımlanan…

Gitmek istiyorsun
bekliyorsun. Senin yokluğunda,
“o boşluğa koyacağı sözcükleri duyabilir miyim” diye…
-ne iyimserlik- geride kimse kalacak mı? Kalıp kalmayacağını…
Kalıyorsun. Konuşmak zorlaşıyor, susmaya devam etseniz bile…

Soğuk bir el tırnaklarıyla oynuyor
Sen burnunu çekiyorsun belli belirsiz
iskemleye gidip gelen tedirgin bakışlar
masanın üzerinde dolaşanlarla karşılaştığında
– belki yeni bir anlam… gidecek olan gittiğinde…

“Biliyorum”… “Çoktandır”…
odanın köşesine bakarak – ısrarla onun yüzüne değil…
“Nereden biliyorsun” diyor gözünün ucunda bir ışık
(Ya gerçekten sorarsa?)
cevabı bilmiyor yüzün, çığlık çığlığa bu yüzden
devam ediyor bir cevap beklemeye.
Devam ediyorsun beklemeye – gidebilmek için beklemeleri tüketip
suskunluğunuz gereken her şeyi söyleyince ve sen
bekleyişinin bıraktığı tüm izleri sildikten sonra…

[1] Alain Badiou, “Figures of Subjective Destiny: On Samuel Beckett”

1 comment:

Maritsa said...

Öykü şiir! Eline sağlık.