Friday, June 22, 2018

Çıkış Yok

tüm koltukları boş perdeleri kapalı bir salondu
gerektiği gibi giyinmiş kireç yüzlü dört adam 
Borodin’in Notturno’sunu çalıyordu -Andante
bakımsız okulların osuruk kokan dersliklerinde
asil bir ırktan olduklarını öğreniyordu yine çocuklar
ve herkesin ülkelerine düşman olduğunu
“parlamenter rejime dönüş yok” diyordu bir danışman
koridorları süpüren ihtiyar adam
o şarkıyı yeniden anımsıyordu her sabah 
Where have all the flowers gone?
 askerler yine silahlarını temizliyordu
uzak ülkelere gitmeye hazırlanırken
ya da ülkenin isyankar kentlerine 

zaman hızlanarak akıyordu gözlerinin önünde
çocuklar asker elbiseleriyle şehitçilik oynuyordu
bir sert adamın duvarda asılı resmine bakarak

zaman akıyordu gözlerinin önünde
kabuk bağlıyordu soğudukça yavaşlıyordu
anlığın denizlerinde aniden yeni adalar...
kürkü soyulmuş bir hayvanın kılcal damarları gibiydi 
kabuklarının altında beklentilerin son ışıkları
kül rengi bir yağmur giderek hızlanıyordu
çoktan rengini kaybetmişti gökyüzü 
şimdi sıra yeryüzündeydi

adam uzaklaşmak istedi sırtını dönüp
sürüklenip giden eski dostlara
mekanlara ve izlerine imkansız aşkların
ancak ayakları eriyor eridikçe boyu kısalıyordu
gittikçe batıyordu acı çekmediğine çok şaşırıyordu

20 Haziran 2018





1 comment:

Nilay Özer said...

Nefis bir şiir. Özellikle finali çarpıcı. Şükran.