Eski bir yazı 14/11/2012
Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, Cumhuriyet kurulurken, “eski rejimin”
egemen sınıflarının, özellikle Müslüman entelijensiyanın (ruhban sınıfın)
iktidar kaynaklarını kurutmayı amaçlayan devrim yasalarını artık kaldırmak
gerektiğini açıkladı, Aile Bakanıyla Diyanet işlerinin yaptığı toplantıyla
ilgili bir soru üzerine “Diyanet bu
toplumun çimentosudur” dedi.
Bozdağ’a göre, şapka, kılık kıyafet yasalarının,
Osmanlı dönemine ilişkin hiyerarşiyi
belirten efendi, bey, paşa, hacı hafız, hazretleri gibi unvanları kaldıran,
bu unvanların önemli bir kısmının yaşam
alanı olan tekke ve zaviyeleri kapatan yasaların artık kaldırılması
gerekiyor. Kısacası, Bozdağ, toplumun simgesel evreninde, iktidarın, toplumsal
hiyerarşilerin tanımlandığı alanlarda bir yeniden yapılanma öneriyor.
Bozdağ’ın, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı (buna
nüfus planlama bakanı da diyebiliriz) ile Diyanet
İşleri yetkililerinin bir araya gelmesine ilişkin, “Diyanent bu ülkenin çimentosudur” açıklaması, egemen ideolojinin yerinde olması gereken “şeyi” din olarak gördüğünü,
bunun nüfus planlamasını da kapsayacağını vurguluyor.
Bu açıklama, aynı
zamanda bu ideolojinin egemenliğinde oluşmaya başlayan simgesel evrende, “bütünlük” ve “istikrar” görüntüsünün,
Sünni Müslümanlığın dışındaki din ve inanışların, ulusal, etnik kimliklerin,
hatta cinsel pratiklerin bastırılmasıyla, susturulmasıyla sağlanacağını
gösteriyor. Bu sürecin totaliter bir
topluma açıldığını görebilirsek, idam konusunun yeniden açılması üzerinde daha
kolay düşünebiliriz. Yargıtay’ın kararına bağlı olarak, bekar, yetişkin
insanların bile cinsel yaşamlarının haram
ve zina kavramlarıyla konuşulmaya
başlanması da bu resme tümüyle uyuyor.
Yeni bir tarihsel blok ve hegemonya üzerine...
Osmanlı
toplumunun egemen sınıfının, çok özel konumundan dolayı, kuşaklar boyu kendini
yeniden üreterek bu güne kadar varlığını sürdürmeye devam eden bir fraksiyonu,
Müslüman entelijensiya, 2000’li yılların başında “iç ve dış dinamiklerin örtüşmesi” olarak tanımlanan bir “durum”
içinde, liberal entelijensiyanın da katkılarıyla yeni bir “tarihsel blok”
kurmaya başlayarak devletin yönetimini ele geçirdi.
Bu entelijensiya
şimdi devletin olanaklarını da kullanıyor, kendini egemen (kapitalist) sınıfın
içinde hegemonik fraksiyon olarak kurma yönünde yeni adımlar atarak ilerliyor.
Bu entelijensiya,
bir tür (dini-ahlaki) bilginin üretiminin, yeniden üretiminin, bu bilginin
dolaşım kanallarıyla araçlarının, kendi tekelinde bulunmasını varoluşunun önkoşulu, toplumsal ekonomik artığa, kapitalist birikim süreçlerine
ulaşmasının aracı olduğunu biliyor. Hızla bir kapitalist sınıf fraksiyonuna
dönüşmekte olan bu tabaka (entelijensiya) kendini hegemonik sınıf fraksiyonu
olarak kurma sürecini iki yönden ilerletiyor.
Birincisi,
tekeline almaya çalıştığı bu özel bilginin, toplumun simgesel evrenini, tüm
farklı söylemleri (ulusal kimlik, etnik-dini aidiyetlerden, komünizme kadar),
dışarı atarak doldurması, ait olduğu
hakikat rejiminin egemen olması için, devletin disiplin ve cezalandırma
araçlarının (yargı ve güvenlik güçleri) kontrolünü
elinde topluyor. Aynı anda devletin ideolojik aygıtlarının denetimini ele geçirmeye
başlıyor, kendi tekelindeki bilgiyi üretmeye daha yatkın yeni ideolojik
aygıtlar (tekke, zaviye, hiyerarşik unvanlar) kurmaya hazırlanıyor.
İkincisi, mikro
düzeyde, bu “yeni düzene” uygun yeni
bireyin üretilmesi sürecini, nüfusun
yeniden üretimini (nüfus politikası), bunun alacağı biçimleri (aile-cinsel pratikler, tercihler), bedenin estetiğini (giysi, görünüm) mekanda ve zamanda yerini (ibadet saatleri, yerleri ve ritüelleri)
denetleyen, yeniden şekillendiren bir biyopolitik
rejimini egemen kılarak yönetmeye çalışıyor.
Bu süreç, toplumsal ilerlemenin, eleştirel aklın ufkunu kapatıyor
özgürlüklerin konuşulmasına olanak veren kavramları silmeye başlıyor. Örneğin, idama karşı çıkmak için “insan haklarına”
dayanma çabaları, idamı onaylayan dini hakikat rejimi içinde, anlamsız bir
gürültüye dönüşüyor.
Bu eski yazıya EK: 14/11/2013
Osmanlı dönemine
ilişkin hiyerarşiyi belirten efendi,
bey, paşa, hacı hafız, hazretleri gibi unvanların, bu unvanların önemli bir
kısmının yaşam alanı olan tekke ve
zaviyeleri yeniden yasallaştırma girişimi siyasal İslam’ın günlük yaşamı doğrudan ve yerinde denetleme
araçlarının mahalle düzeyinde canlandırmayı amaçlıyor. Bu girişim
kısacası, günlük yaşamda, bireysel
özgürlükleri daha da aşındırarak, mikro
faşizmin pratiklerini egemen kılmak anlamına geliyor.