Kasım rüzgarı
Kaldırım çamurunda derin, kaygan ayak izleri, birkaç damla bir şey…
Pek de aldırmadan izliyor sidik kokulu Kasım rüzgarı, beton ve demir
Ve adamın kafasının içindeki boşlukta zamanı sayan metronom.
Reklam panoları bütün renkleriyle parlıyor tüm karanlık vaatler gibi
Camilerin bıçakları gökyüzünü kesip biçiyor sonuç henüz belirsiz
“Fish[1]: Sizin gençlik hayalleriniz vardı? Ama artık merak etmeyiniz…”
Polisler dikkatle çalışıyor, sarı ışıklar, telsiz, yerde şekilsiz bir kütle.
Kırmızı, yırtık yağmurluğun ağzında yeşil bir öykü… Ama dinleyen yok.
Yorgun ayak sesleri ölüyor küflü muşambalarında otel odalarının.
Yolcusuz otobüsleri, yalnız köpekleri, soğuk sokaklarıyla birliktedir gece…
Gazeteyle kaplanmış bir defterin sayfaları boğuluyor su birikintisinde
Arka sokağın çöplüğünde buluyor çöpçüler pantolonsuz bedenini
Beyaz boynunda iki damla çamurlu su, yanağında yeşil sinekler
Biri eğilip ağzına tıkılmış siyah çaputa uzatıyor sarı titrek elini
Ürpererek geri çekiyor dokunamadan. Birbirlerine bakıp susuyorlar.
Gaz kokulu bodrum katındaki yatağında kadın son kez öksürüyor
No comments:
Post a Comment