Wednesday, February 03, 2010

4 Şubat 2010 Genel Grev!!!

Anabasis - II

Ayın ışığı, çölde terk edilmiş kamp yerlerini aydınlatır ya

sınırsız uzaklıklarda kalıcı olmayan lekeler

kırık dökük şeylerin şekilsiz gölgeleri…

Ve soğumaya başlayan küllerin soluğu gecede erir.

Zamanın siyah saçlarında en ufak bir titreme yaratamazlar.

İşte öyle bir şeydi, fırtınadan sonra asfalt meydan

Anlığın petrol kıvamı yapışkan bataklığından

Yüzeye çıkıyordu yalnızca rastlantının yasalarına uyarak.



Dörtlü sırtlan çetelerine benziyordu şimdi siyah tekerlekler

bir ölünün etlerini tükettikten sonra sinsice uzaklaşan

kuyrukları bacaklarının arasında hırlayarak

son gök gürültülerinin de yankıları sönüyordu meydandaki

bronz heykelin giderek çözülen moleküllerinin boşluklarında.



Kırmızı bir bez parçası arındıran rüzgâra tutunup uzaklara

uçmak istiyordu yerdeki sopanın paslı çivisinden kurtulursa.

Siyah ıslaklığın yanında sırt üstü yatan defterin sayfaları

Korkuya dönüşmeye başlayan bir kuşkuyla

boş yere rüzgarı sorguluyordu: Nasıl? Şimdi nerede?

Cevapların bir ayakkabının ters dönmüş tekinde gizlendiğini

bilmeden ve beyaz kağıdın üzerinde sürünerek yayılan siyahlıkta…



Kuyunun içindeki ay boğuldu bulutlar üzerine kapanınca

gece kükürt kokuyordu ve gölgeleri donduracak kadar soğuk

“on dokuz yıldır ilk kez bu kadar kar yağdı”, daha da yağacakmış

“yetmiş yıldır ilk kez böyle bir ekonomik kriz, savaş bile çıkabilir…”

Yeniden yağmaya başlayan karın tanelerine çevirdi gözlerini

her şeyi örter miydi? Korteksin dolambaçlarındaki fısıltıları…



Havada giderek yoğunlaşan kırmızı bir yalnızlık vardı

-“Nereden çıktı şimdi bunlar?”

hâlbuki o ölümsüz rüzgar

meydanın, fırtınanın

ve defterin izlerini

çoktan silmişti

kumlarından

zamanın…



Aslında

öyle şaşılacak

bir şeyler de yoktu zamanda

On binler geri dönüyordu o kadar

yıllardır onları özlemle bekleyen meydanlarına

Çadırlarını kurarak yeniden kamp ateşlerini yakmak için.

Sınırsız uzaklıklarında uzamın kırmızı çizgiler oluşacak yine

Zamanın saçları hazla ve umutla titreyecek

Ve yine, asla unutulmayacaklar.



No comments: